İlkokul Çağı Gelişim Özellikleri

16.03.2016 18088

İLKOKUL ÇAĞI GELİŞİM ÖZELLİKLERİ

 

Okul çağı, çocuğun yuvasından çıkıp, dış dünyaya açıldığı, toplumsal çevreye iyice karıştığı çağdır. İlköğretimin ilk yıllarını içine alan bu dönem, ergenliğin ilk belirtilerinin başladığı yaşlarda son bulur.

Bu dönemde çocukların yaşayacakları gelişimsel özellikler ve değişimler, zaman zaman kişisel farklılıklar gösterse de genel olarak öngörebileceğimiz bir seyir izler. Çocukların yakınındaki yetişkinler olarak bu değişimleri bilmek ve farkında olmak hem bazı kaygılarımızı gidermek hem de onlara uygun yollarla destek olmak açısından oldukça önemlidir.

         Bu dönemde yaşanan gelişim süreci beş basamakta incelenebilir. Bunlar;

  • Fiziksel-Motor Gelişim
  • Zihinsel (Bilişsel) Gelişim
  • Sosyal-Duygusal Gelişim
  • Cinsel Gelişim
  • Ahlaki Gelişim‘ dir.

1) Fiziksel-Motor Gelişim:

6-9 yaş arası:

  • Bu dönemde; büyüme hızını yitirmiştir.
  • Dengeleri yerindedir, el kol becerileri daha da artmıştır.
  • Bu yaş çocukları çok hareketlidir, enerjileri çok fazladır. Hiç durmazlar, ancak bu hareketlilik sırasında etraftaki tehlikelerin çok fazla farkında olmayabilirler. Davranışlarını kontrol altına almada güçlük çekerler.  Bu yaş çocukları kendilerini zararlı aktivitelerden koruyamayabilirler. Bunun bir sebebi, tehlikenin farkında olamayışları diğer sebebi ise kas kontrolünün zayıf oluşudur.
  • Bu yaş çocuklarının etkinlik aralarında dinlenmeye ihtiyaçları vardır. Fiziksel ve zihinsel çalışmalarda kolayca yorulurlar.
  • Bu yaş çocuklarının büyük kas gelişimi, küçük kas gelişimine oranla daha iyidir. Koşmak, zıplamak gibi etkinlikleri; masa başında yapacakları yazma, kesme gibi etkinliklere tercih ederler. Henüz küçük kaslar ve el becerileri yeterli derecede gelişmemiş olduğu için bu çağda yapılan işler kaba saba olur.
  • Bu yaş çocukları küçük harfleri ve nesneleri görmede zorlanabilirler. Görsel detayları rahatlıkla gözden kaçırabilirler.
  • Kemik gelişimi henüz tam olarak tamamlanmamıştır. Kemikleri kolayca çatlayabilir.
  • Bu dönemde ev dışı oyunlarının büyük bir önemi vardır. Çocuklar, özellikle, hareket ve etkinliği gerektiren oyun ve eğlencelerden hoşlanırlar. Yeni beden becerileri kazanmaya çalışırlar. Ağaca tırmanmaktan, ip atlamaktan, top, seksek ve bilye oynamaktan, kar ve buz üzerinde kaymaktan zevk alırlar. Çeşitli alanlarda arkadaşları ile yarışırlar. Koşmak, atlamak ve zıplamak, oyun zamanlarının büyük bir kısmını alır. 
  • Kendi sağlığını koruma işinde bir takım sorumlulukları üzerlerine alabilirler. Kendi havlu ve bardağını kullanmayı, dışarı çıkarken havaya göre giyinmeyi, kalem veya parmağını ağzına sokmamayı ve öz bakımla ilgili becerileri kazanmaya başlarlar.

 

2) Zihinsel Gelişim:

6-9 yaş arası:

  • Konuşma yeteneği ve söz dağarcığı çok gelişmiştir. Zaman, uzay, sayı kavramları yerleşmiştir. Hayal ile gerçek daha kolay ayırt edilir. Somut düşünceden soyut düşünceye geçişin ilk adımları atılır.
  • İlköğretim çağı çocuklarının “öğrenmek-üretmek” için güdüsü çok fazladır.
  • Bu çağ çocukları, konuşmaya, tekrarlamaya çok meraklıdır. Yazmaya ilgi ve merakları daha azdır.
  • Çocuklar bu dönemde somut düşünme evresinde oldukları için, çoğunlukla görerek ve yaparak öğrenirler. Bu nedenle söylediklerinizden çok davranışlarınız önemlidir. “Sözcükleriniz” ve dolayısıyla “konuşmalarınız” soyuttur.
  • Çok benzer olaylarda bile ilişkilendirme ve bilgiliyi transfer etme becerisinden henüz yoksun oldukları için, onlarla saatlerce konuşmak yerine, doğruyu somut olarak ve örnekler üzerinden göstermek çok daha anlaşılır olacaktır.

3) Sosyal-Duygusal Gelişim:

    6-9 yaş arası:

  • Bağımlılık azalmış, anne dünyanın ekseni olmaktan çıkmıştır.
  • Bu yaş çocukları durmadan bir şey öğrenmek, yeni bir şey denemek, beceri kazanmak, üstünlük göstermek isterler. Övünmeye bayılırlar. Yaşıtlarıyla hem arkadaşlık kurma isteği vardır, hem de onların arasında bir beceri ve yetenek üstünlüğü ile sivrilmek çabasındadırlar.
  • Bu dönemin başında kız ve erkek çocuklar birbiriyle oynamaya devam etseler de genel olarak en yakın arkadaşlarını gene kendi cinslerinden seçerler. Bu çağın sonuna doğru kız ve erkek çocukların ilgileri ve oyun etkinlikleri ayrılmaya başlar. Kızlar ve erkekler ayrı gruplar halinde birbirlerinin karşısına çıkar ve aralarında tartışmalar ve anlaşmazlıklar olabilir.
  • Arkadaş seçiminde daha titiz olmaya başlarlar. 1-2 tane iyi ve sürekli arkadaşları olabilir, bunun yanında sevmedikleri ve uzak durmayı yeğledikleri arkadaşları da vardır. Sırdaş olmak çok önemlidir, ancak çok iyi sır sakladıkları söylenemez.
  • Özellikle okul uyumunda arkadaşlarının rolü büyüktür. Okulda arkadaş ilişkileri iyi gidiyorsa, okulu oldukça severler ama ilişkilerinde ters giden bir şeyler varsa okula gitmek istemeyebilirler ya da gönülsüz giderler. Arkadaşlarının düşüncelerini çok önemserler ama ilişkileri için verdikleri kararları çabuk unuturlar.
  • Küçük grup oyunlarını severler, ancak bu devrede ahlaki gelişim yönünden kuralları kesin ve değişmez olarak algıladıkları için, grup oyunlarında kuralların değiştirilmesine tepki verirler.
  • İki kişi oynarken her şey yolundayken ortama üçüncü birinin girmesi işleri karıştırabilir. Burada daha çok birinci tercih olamama kaygısı hakimdir. Bu yaş çocuklarının hemen hepsinde arkadaşları tarafından ilk tercih edilen kişi olma isteği vardır. Üç ya da daha fazla kişinin olduğu oyun gruplarında, lider olan kişiyi çekememe, onun koyduğu kurallara isyan etme ama bunun yanında onunla arkadaş olmaktan vazgeçememe gibi çelişkili tepki ve duygular yaşayabilirler. Kuralların bozulmaması ya da sadece kendileri tarafından değiştirilmesi gibi egosantrik bir yaklaşımları vardır. Bu daha çok, henüz kendini değerlendirme becerisine sahip olamayışlarından kaynaklanır.
  • Kavgaları ve sürtüşmeleri sık sık olur. Bu yaşlarda erkek çocukların fiziksel saldırganlığı, kız çocukların ise sözel saldırganlığı daha çok yeğlediği gözlenir. Birbirlerine karşı oldukça acımasız eleştiri ve davranışları olabilir. Çok radikal kararlar verip, bunları uygulamaktan derhal vazgeçebilirler. İçinde bulundukları grupta prim yapan davranışları fark edip benimseyebilirler ve bunlar gerçekten diğerlerine karşı çok acımasızca olabilir.
  • Bu yaş çocukları eleştirilere karşı çok hassastır. Özellikle öğretmen onlar için hayatlarındaki en önemli kişilerden biridir. Ondan gelecek destek ve övgü çocuklar için çok önemlidir. Bu yaş, çocuğun kendini kolayca “üretken” veya “beceriksiz” hissedeceği bir devredir.
  • Bu yaş çocukları kolayca motive olurlar. Sadece yapılması istenilen şeyin, nasıl söylendiği önemlidir. Hemen heveslenirler ama bu hevesleri kısa sürer.
  • Karşılarındaki kişilerin duygularına karşı çok hassastırlar. Özellikle yakın çevrelerini “hayal kırıklığına uğratmaktan” çok korkarlar.
  • Aile içinde olan biteni izlemeye başlar ve gerginliklerden uç sonuçlar çıkarabilirler. Örneğin anne-babanın basit bir tartışmasını boşanmayla sonuçlanabilecek trajik bir olay olarak algılayabilir; kendilerine suçlanma payı çıkarıp, kaygı duyabilirler.
  • Korkuların konusu çoğu kez cin, cadı, hortlak, şeytan gibi hayal mahsulü şeylerdir. Çocuklar bunların karanlık yerlerde, kapalı odalarda bulunduklarına inandıklarından, karanlıktan, bodrumdan, tavan arasından ürkerler. Anne-babaları veya arkadaşları tarafından sevilmemekten, annelerini kaybetmekten, okula geç kalmaktan veya ödevlerini yetiştirememekten korkarlar. Anlatılan masallar ve hikayeler, okunan kitaplar, görülen filmler, bu korkuların kaynağı olabilir. Bu dönemin sonuna doğru genel olarak korkular ve endişeler azalır.
  • Oyun kartı biriktirme, şeker ve sakızlardan çıkan ve bizim için anlamsız gibi görünen şeyleri biriktirmek onlar için önemlidir.  
  • Birbirinin sıskalığı, şişmanlığı ve kusurlarıyla alay etme davranışına sıklıkla rastlanır. Başkasının güçsüzlüğünü, eksiğini bulup çıkardıkça, kendilerini daha güçlü görürler.
  • Vurdulu-kırdılı macera filmlerine düşkünlük artar. Oyunlarında kahramanları, üstün rolleri yaşarlar. Resimlendirilmiş öykülere, fıkralara merak sararlar.

 

 

4) Cinsel Gelişim:

6-9 yaş arası:

  • Ruhsal gelişimi yolunda giden bir okul çocuğunda cinsel kimlik iyice belirmiştir. Kızlar kız özelliklerini, erkekler erkek özelliklerini, anne-baba ile özdeşim sonucu kazanmışlardır.
  • Bu çağda önemli bir değişiklik, cinsel merakların yatışması ve durgun bir döneme girmesidir. Oyun çağındaki gibi anne-babaya soru sormazlar, cinsel konulardan kaçar gibidirler; ancak günümüzün değişen koşulları ve artan uyarıcı düzeyi nedeniyle bu dönemin artık eskisi kadar sakin ve uykuda geçmediğini görebiliyoruz.
  • Her ne kadar hemcinsleriyle oyun oynasalar da, karşı cinsin ne yaptığıyla ilgili merak sahibidirler. Hatta zaman zaman karşı cinsten arkadaşlarının cinsiyet özellikleriyle ilgili meraklarını giderecek oyunlar, şakalar ortaya çıkabilir.

 

5) Ahlak Gelişimi:

        6-9 yaş arası:

  • Bu yaş çocukları, şikayet etmeyi de çok severler. Bu onların ahlaki gelişimde kuralları katı bir biçimde algılamalarından ve davranışın ardındaki niyeti henüz dikkate alamamalarından kaynaklı olabilir.
  • Çocuklarda, iyilik ve kötülük kavramları önce ana babanın beğendiği ve beğenmediği davranışları ile ilgili olarak gelişir. Bir davranış, anne-babanın beğenip beğenmemesine göre iyi veya kötü sayılır. Ancak bu çağda iyilik ve kötülük kavramları daha genişler ve genelleşir. Çocuklar, “Söz dinlemek ve yardım etmek iyidir”, “Başkalarına zarar vermek fenadır.” gibi bir takım değer yargılarına varabilirler. Çocuklar, davranışlarının büyükler tarafından beğenilmesine önem verirler, bunların daima doğru ve iyi olarak değerlendirilmesini isterler. Yanılmak, kusurlu görülmek onları çok endişelendirir.
  • Bu dönemde çocukların ahlaki yargılarında benmerkezcilik egemendir.  Bu dönem “ceza-boyun eğme” evresidir. Kurallara, cezalandırılmamak için boyun eğilir, kuralların doğruluğuna inanıldığı için değil. Çocuklar bu evrede bir davranışın doğru yada yanlış olduğuna ilişkin bir yargıda bulunurken, o davranışın sonuçlarına bakarlar. Cezalandırılmışlarsa yapılan davranış doğru değil, cezalandırılmamışlarsa doğrudur. Daha ileriki yaşlarda “bireyselcilik ya da çıkarcılık” evresi başlar. Bu evrede de çocuklar bir davranışı kendi açısından yararlı buluyorsa, o davranış doğrudur. “Benim için faydalı olan her şey doğrudur” anlayışı, ya da “birine bir şey vermiş isem, onun da karşılığını vermesi gerekir” şeklinde bir ahlak anlayışı egemendir. Eğitim ve soyso-kültürel yönden az gelişmiş ülkelerde ne yazık ki insanların çoğunluğu, ahlak gelişimi açısından bu düzeyin üstüne çıkamazlar.